Güven Gürbüz Yazdı: " ÖLMEZ KALMAZ. KİMSELER İNANMAZ. "

Güven Gürbüz Yazdı;

 " ÖLMEZ KALMAZ. KİMSELER İNANMAZ. "

"Uzun olur yaz günleri. Çöksün bekleriz akşam serinlikleri.
Hayırları, hasenatlıkları. Severiz misafirlikleri.
Güzel olur davetler. Kurulur sofralar.
Akşama kadar aç, susuzlar. Sofra başında bakışırlar. Gelsin yiyecekler.
Davette kusur olmaz. Ev sahibi kimseleri unutmaz.
Velakin olmamalı deriz işinde kurnaz. Sanmaki anlaşılmaz.
Ev sahibi önden. Kaşığın büyüğü kendinden. Durmaz hiç yemeden.
Ses çıkmaz sanmayın sofradaki ahaliden.
Öldüm bittim demek boşa. Dönersin kanatsız kuşa.
Söylenecek söz çoktur akılsız başa.

Bizi bizden bilenler. Yalancıktan yüzümüze gülenler.
Bak sonra arkasından neler, neler, söylerler.
Bakarız etrafımıza. Güveniriz sıfatımıza.
Sözümüz oğlumuza, kızımıza. İnanırız geçecek nazımıza.
Memleketten sözümüz bir yana. Yol alırız yorgunsak sallana, sallana.
Bu dizler daha ne kadar dayana?
Düşeriz yollara. Sorarız komşulara. Kimse düşmeye darlara.
El uzatalım deriz olmayanlara.
Kiminin küreği elinin direği. Fırından taze çıkar ekmeği.
Vardır kendinden sağlam direği.

Fıkrada sıra olmaz. Hoca Nasrettin dayanamaz.
Sabra tahammül kalmaz. Nedir diye sorulmaz.

Ne Olur Komşu Biraz da Biz Ölelim

Ramazan ayının yazın tam ortasına geldiği yıllar… Gün uzun mu uzun, hava sıcak mı sıcak...
Bir komşusu, Nasreddin Hoca’yla birkaç arkadaşını iftara davet eder.İftar saati yaklaşır, sofraya otururlar.
Ezan okunduktan sonra iftar edilip yeme içme faslına geçilecektir.
Sofraya ilk olarak soğuk bir hoşaf tası konulur. Ancak ortada bir kurnazlık vardır.
Evin sahibi, neredeyse kepçe büyüklüğünde bir kaşıkla, hiç nefes almadan hoşafı içmektedir.
Misafirlerin ellerinde ise küçücük kaşıklar vardır. Üstelik, ev sahibi kepçeye benzeyen koca
kaşığı hoşafa her daldırışında tuhaf sesler çıkarır.
“Ohhh. . . Öldüm!. .”
Misafirler ise küçücük kaşıklarla ne hoşafın tadına varabilir, ne de kendi susuzluklarını giderebilirler.
Nasreddin Hoca bir bakar, iki bakar ve ardından; “Bu iş böyle olmaz.” diyerek ev sahibinin elindeki kepçeyi kapar ve;
“Be adam, kepçeyle biraz da biz içsek, belki biraz da biz ölürüz.” der.

Gören gözler anlatır. Anlatırda söyletir. Kim kime neyi dinletir? Dinlemezse öğretir.
Çok naz bıktırır aşığı.Kaparlar elinden sonra kaşığı. Fark ederler gözünde yanan ışığı.
Aydınlat senden olsun. Gözünün nuru çoğalsın. Elin bol, yüreğin genişlik bulsun.
Sözümüz kendini bilmeze. Huyundan vaz geçmeyen huysuza. Ne söylenir gamsıza.
Anlat anlat bitmez. Fıkralar son bulmaz. Bu günden yarına kalmaz. Sanmaki merak sarmaz.

Güven Gürbüz

25 Eylül 2023

Şebinkarahisar / Ankara"