Güven Gürbüz Yazdı : " NASILSA BEDEL. ÖĞRENDE GEL. "
- Ayrıntılar
- Cuma, 15 Mart 2024 10:02 tarihinde yayınlandı.
- Sebinmedya tarafından yazıldı.
Güven Gürbüz Yazdı :
" NASILSA BEDEL. ÖĞRENDE GEL. "
" Beklentilerdir bedele muadil. Kimden neyi beklediğini iyi bil, iyi düşün.
Bedel dediğin hakettiğin. Hak için nedir gösterdiğin. Hakkı kimden beklediğin.
Çevrende gördüğün birer delil. Hakkını alamayan düşmesin sefil. Olmayasın gafil.
Ne konuştuğunu iyi bil. Bakma öyle melul, melul. Her yerde bulunmaz anladığın kul.
Gerçeği gör kendinde. Ne biterse kendi elinde, dilinde. Tanımadan bilmez seni el de.
Bekleriz umduğumuzu. Unuturuz dünkü yediğimizi. Kime anlatalım ahvali halimizi?
Yardım ederiz aklımızca. Yolumuzu da şaşırırız görmeyince. Yetişmez kimse imdadımıza.
İyi bakmalıyız sağımıza,solumuza. Selamı eksik etmemeliyiz etrafımıza. Kim, kime kıza?
Bir bakalım çaldığımız saza. Dikkat edelim konuştuğumuz söze. Gelmeyelim sonra göze.
'Ben isterim beklerim' der size. İndirmeyiz beklediğimizi aza. Bilmeyen kim ki aramıza boza?
Huylu, huysuz, bir olur. Düştüğü kazan su doludur. Ateşi alttan yanar. Buharı üstten tüter.
Sorulmaz kimseye dert ile keder. Aranır etraftan çareler. Çalınır kim bilir hangi kapılar.
Kimi kovar kapıdan 'Olmaz' der 'senden yar'. O zaman kimbilir saçları başları kimler yolar.
Kim, kime dur der? Elinden tutar. Yol yordam eder. Akıllardan akıllar sunar.
Hoca Nasrettin duyar. Vakti zamanından kalma ne fıkralar var. Okudukça okur okuyanlar.
Hınk Demenin Bedeli
Hoca’nın kadılık yaptığı yıllarda iki kişi birbirinden davacı olur.
Bir süre sonra da Hoca’nın huzuruna gelirler. Hoca’nın; “Derdiniz nedir, anlatın bakayım.”
demesi üzerine, adamlardan biri bağırıp çağırarak konuşur:
“Kadı Efendi, bu adamdan davacıyım.” Hoca adamı sakin olmaya davet eder ve;
“Önce sakin ol ve derdini anlat da bir dinleyeyim.” der.
“Bu adam ormanda odun keserken ben de onun yanındaydım.
O baltayı ağaca her vurduğunda ben de ‘hınk’ diyerek yardımcı oluyordum.
Adam ağaçları kesti kesmesine de ben paramı alamadım. Söyle buna Kadı Efendi, ödesin borcunu.”
Hoca adamları iyice süzdükten sonra, iyi birine benzettiği oduncuya döner:
“Sen bu adamın borcunu niye ödemedin?”“Aman Kadı Efendi, ben ona, ‘Hınk mınk de’demedim.
Sonra hınk demenin bedeli mi olurmuş?”
Hoca her ikisini de dinledikten sonra kendine özgü yöntemle adaleti dağıtmaya karar verir.
“Olur, olur, bal gibi olur. Şimdi sen bu adama on akçelik borcunu öde bakalım.”
Oduncu şaşırır ama Kadı’ya da bir şey diyemez. Çıkarır on akçeyi Kadı’ya verir.
Kadı madeni paraları duvara çarpınca sesler çıkmaya başlar.
Bu sırada Hoca’da ‘hınk’ların bedelini isteyen adama dönerek;
“İşte, aldın hınklarının bedelini, haydi şimdi gidin.” der.
“Kadı Efendi, Kadı Efendi! Sen beni aldatıyorsun. İki ses çıkardın, bizim para ne oldu?”
Kadı, parayı oduncuya teslim ederken, öbürüne;
“Uzatma adam! Senin hınklarının bedeli de ancak on akçenin sesiyle ödenir.” der.
Önümüzde kocaman bir dere. Bulunur her derde çare. Dokunmadan olmuyor zülfü yare.
Dere akar gider nerelere? Boş, boş, anlatma derdini önüne gelenlere. Gider kimbilir nerelere.
Dere gibi akar söz dediğin. Kalmaz eğilip bükülmediğin. Nerelere akıtıp, nereleri ıslattığın.
Derenin suyu çamura karışır. İçinde neler neler yarışır. Hiç ummadıkların nelere karışır.
Söz bilmektir hakettiğine. Hak kafada neyi hakketiğine. Önce sor hele bir kendine. Ne verdi sana?
16 Ocak 2023
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar / Ankara "