Güven Gürbüz Yazdı: " Biz söyledik, biz dinledik "
- Ayrıntılar
- Cumartesi, 04 Mayıs 2024 11:15 tarihinde yayınlandı.
- Sebinmedya tarafından yazıldı.
Güven Gürbüz Yazdı;
" Biz söyledik, biz dinledik "
" Süzülerek gelir gümüşten rengi. Kimi tüketmiş ellerin derdi? Hangi dağdan, ne bileyim, der gibi.
Bu dağlar bizim der. Bittiği yerde yar. Tepesinden kanatlanır uçar. Nice,nice, kartallar.
Dağlar ve sular. Bir araya gelince coşar. Eşlik eder gökkuşağı renkleriyle onlara bahar.
Her birinin eteğindeler. Geceleri yıldız gibi parlarlar. Kenar çizgileri bulunmayanlar.
Özgürlüğünü dağlara salmış köyler. Hepsi birer,birer. Hasretlik çektiklerine selam gönderirler.
Tarlalarında boy atar. Öğütülür çuvallara dolar. Beklemeyin boşa bizim ekmeğimiz bayatlar.
Köylerde kurulur yere sofralar. Açılır üzerine türlü, türlü keteler. Gelsin diye beklenirler.
Duyanın duymayana ses verdiği dostlar. Hasta düşersen yatağına kimler gelir? Kimler koşar?
Unuturmu hiç der, birbirini sevenler. Her biri, bir yandan, yollara düşenler. Gelen gelenedirler.
Her yerden bir ses yankılanır. Sağırım diyenin kulağı açılır. Hoca Nasrettin'de neler anlatır?
Evinizi de Hatırlayın
Nasreddin Hoca günün birinde hastalanır. Yatak yorgan derken, Hoca’ya geçmiş olsun ziyaretleri başlar.
Bir gün böyle, iki gün böyle… Bu arada Hoca da yatağın içerisinde ağrıların etkisiyle kıvranmaktadır.
Geçmiş olsuna gelen komşular da ilk geldiklerinde; “Hocam, geçmiş olsun, ne oldu, nasılsın?”
dedikten sonra hastayı bırakıp kendi aralarında sohbeti koyulaştırmaktadırlar.
Hoca’nın hanımı da gelenlere şerbet ikram etmekte, bu arada vakit de ilerlemektedir.
Çünkü her gelen oturmakta, bir türlü kalkmayı hatırlayamamaktadır.
Hocanın ağrısı çoktur ama misafirlere de “Kalkın gidin,” diyemez.
Ne kadar inlerse de, sızılarsa da, oflarsa da hepsi boşuna…
Bütün bu ofultuların sonunda hiç kimse yerinden bile kıpırdamaz.
Vakit epeyce ilerleyince misafirlerden birisi;
“Hocam, kusura bakma, geç oldu biz gidelim, daha sonra yine geliriz.
Bir emrin olursa haberimiz olsun.” deyince, Hoca taşı gediğine koyuverir:
“Vallahi komşular bu öğüdümü iyi öğrenin:
Bundan sonra hasta ziyaretine gittiğinizde evinizi de hatırlayın, başka bir diyeceğim yok, haydin güle güle.”
Çoktur bizim dağların bahanesi. Erir gider kalmaz yerinde her bir kar tanesi. Artar hep derelerin sızısı.
İnsanoğluna kolaydır benzetmesi. Hasta düşenin birdir gündüzü, gecesi. Nasıl çıksın ki acıdan sesi?
Kim anlaya halden bilen varmı? Kalp çok incedir kırmaya değermi? Acep bir bilen varmı, söylermi?
Güleni, güldüreni, biliriz seveni, sevdireni. Çok ararız hep halden de anlayanı. Kim dağıtacak dumanı?
Eksikliğin olmasın deriz dost sana. Haldende anla bak bir sağına, soluna. Allah neler,neler, verir kuluna.
Oturup kaktığımız yer tanır. Ezilir, büzülür, katlanır. Uzundan kısası makbüldür.
iyidir, güzeldir. Kimler mutlu edilir? Uzatmaya gelmez halden hale, haller anlaşılır.
Ölçü ölçüyü getirir. Ekilenler biçim zamanı içindir.Biçileceklerse zamanında biçilir.
Yola erken düşülür. Varacağın yerde de beklenir? Her ne iş ise, işin sahibinden bilinir.
Düşünmekten öte icraattır. Önem kazanır her zaman fiiliyattır. Sonucu katiyattır.
Biz söyledik biz dinledik. Dostlarımızı hatırladık, unutmadık. Bir yerlere uzandık.
İçinde neler, neler diktik büyüttük. Her gün uyandığımızda suladık, büyüttük.
Atalarımızdan gördük. Büyüklerimizden duyduk. Okuduk. Okuttuk. Büyüdük. Büyüttük.
Biz bu değirmenlerde nice unlar öğüttük. Uyuduk kaldık. Uyandık. Unuttuğumuzu da hatırladık.
Zaman çok değilmiş bilemedik. Saatimizi zamanında kuramadık. Kime ne dedik? Bizde buyuduk.
13 Şubat 2024
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar / Ankara "