Güven Gürbüz : " HATIRLAMAK, EMİN OLMAK, UNUTMAMAK. "

Güven Gürbüz Yazdı :

" HATIRLAMAK, EMİN OLMAK, UNUTMAMAK. "

" Durgun gölde yüzer gibidir. Dökülen yapraklar. Çoğaldıkca kapatırlar. Suya yapışırlar.
Ağaçlar pekde masumdurlar. Mevsime inat, dimdik ayaktalar. Rüzgara göre dallarını sallarlar.
Yaşarken gördüğümüz sahneler. Bir göl misalidirler. İçinde yüzen sorular. Gelip geçenin önüne çıkar.
Kimi bildiğinden. Kimi bilemediğinden. Kura çeker gibi çıkar en dibinden. Sorarlar acaba neden?
Bilen bilir diyeceğini. Kim, kimin, tarlasını süreceğini. Sözü değiştirme söyle artık söyleceğini.

Falancadan filanca sorulur. Eğrisine, büğrüsüne, bakılır. Acaba neresinde ne vardır?
Gelince yanıtlar şaşırılır. Dayanamayıp tekrar, tekrar, sorulur. Meğersem cevabı çokta kolaydır.
Bilmediğinden değildir kiminin. Önemi çoktur velakin zamanın. Mahsuru yoktur dönüp bakmanın.
Zamanı gelince saymanın. Yolu yordamıdır emin olmanın. Ne gerek vardı derler, inek altında buzağı aramanın.
Hoca Nasrettin dururmu? Sorulara yanıt bulmadan olurmu? Eh artık anlaması da bu kadar zormu?

Eşeğin Ayakları

Günün birinde Nasreddin Hoca sabah erkence evinden çıkar, Akşehir Çarşısı’na gider.
Karşısına gelen bir adam selâm verdikten sora Hoca’ya hiç beklemediği bir soru sorar:
“Hoca Efendi, acaba eşeğinin kaç ayağı vardır?”
Eşeğinden inen Hoca bastonuyla eşeğinin ayaklarını teker teker saymaya başlar:
“Bir…, iki… üç… dört… Eşeğimin dört ayağı varmış!”
Bu olaya yakından tanık olanlar şaşırıp kalırlar.
İçlerinden biri dayanamayıp Hoca’ya tekrar sorar:
“Aman Hocam, eşeğin kaç ayağı olduğunu bilmiyor muydun? Niçin teker teker saydın?”
Hoca, gülerek etrafındakileri şöyle bir baktıktan sonra;
“Elbette biliyorum, hiç bilmez olur muyum?
Ama bu sabah eşeğimin ayaklarına bakmayı unutmuştum.
‘Belki sayısında bir değişiklik olmuştur. ’ diye tekrardan sayıverdim!” der.

Günlerimiz geçer tane. tane. Bizlerde herşeye var bir bahane. Hayat başka nasıl olur şahane?
Bir bakmalı kendimize. Yakıştıralım sorduğumuza. Akıl, fikir, düşünce, bir hiza. Kim kıza?
Makbuludür güzeli hoş cevabın. Günahını alma sakın sana kalsın sevabın. Her şeye çok çalışsın aklın.
Emin olmalı her birinden. Cevapta versek şakadan. Zarar gelmez sayıp, saydırıp, sarıp, sarmalamadan.
Hatır için olur bazen. Hatırlamak ise her zaman. Biraz yakından. Biraz uzaktan. Ne var bundan?

Eksilir günler gider ömürden. Yakınca çok çıkar yakacağın kömürden. Kaçamazsın sonra dumanından.
İçerisi ısınır. Dışarısı boğulur. Adına soba denir orada yakılır. Sönmesin diye attıkca atılır.
Soba gibidir yanar yanasıcası. Karakış gününde yoktur başka çaresi. Yaz gelince unutulur gerisi.
Ana bakar, yaşar, yaşayan. Düşündükçe çok olur kaşıyan. Yara derin olursa kanatan. Bilmem ne anlatsan.
İnsanoğlu benzetilir yaşama. Her gün gelir geçer bir aşama. Görmediğine kim şaşa? Her iş gelir akılsız başa.

24 Şubat 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara"