Güven Gürbüz Yazdı ; " GÖNÜL NE HALE. OLMASIN NAFİLE "

Güven Gürbüz Yazdı ;

" GÖNÜL NE HALE. OLMASIN NAFİLE "

" Ben isterim. Sende istersin. İstersin ki her nerede olursa görülsün işin.
Hoşuna da gitmeli peşin, peşin. Daraldım dersin. Çareyi bulur istersin.
Çare olan ne buyursun? Ne istersen iste, her şeyden önce niyetin iyi olsun.
Seni sormazlar senden. Anlarlar kiminin halinden. Velakin şüphelidir niyetinden.
Gelmiyorsa aman ha sakın gönülden. 'Bilmem ki' der sonra acaba neler söylesem?
En iyisini kim bilir? Cefa çeken bilir. Sefa süren mi? o'tezden unutur.
Eser rüzgardır bu güvenme, yaşı kurutur.Bir bahane bulur, diğerini çabuk unutturur.
Sorup sormalı. Can deyip geçmemeli. Can, candan öte, iyi dinlemeli.
Adı ne konursa konsun, ama çilekeş yapmamalı. Halden anlamalı.

Soran, soruşturansın. Sen, sen olalı en iyi halden anlayansın.
Her daim bak yanyanasın. Sen arzuhallere tercüman olansın.
Anlatmak zordur kimilerine. Halı dokurlar bakmadan hallerine.
Ne diyeceksin bir de uzayan dillerine? Kulak ver bir de seslerine.
Mana bulamaz anlamayan. Bildiğini, bilmediğini sayan.
Orta yerde durur her şey ayan, beyan. Koşan gelir uçan, kaçan.
Susar sustuğuna.Hırslanır hırslandığına. Anlam veren olmaz buna.
Pişman etme tuttuğuna, tutacağına. Açmasın ağzını bir de sana.
Ayda, yılda, bir olur belki. Arkasını döner gider umutsuz tilki.
'Gönülsüz olan da' der 'kim ki?' Dinleyelim bakalım bir, iki...

Zorda kalanın halini anlamayana belletin.
Sorun en iyisinİ Hoca Nasrettin anlatsın.

Eşeğimin Gönlü Olmadan Vermem

Günlerden bir gün Hoca’nın hoşlanmadığı bir köylüsü değirmene gitmek için Hoca’dan eşeğini ister.
“Hoca Efendi, evde un kalmadı, eşeğini versen de bir değirmene gitsem, buğdayımı öğütsem, gelsem.” der.
Hoca’nın niyeti eşeği vermemektir. “Komşum, bu işte birinci derecede sorumlu olan eşektir,
gideyim ona bir sorayım, ona göre ben de sana bir cevap vereyim.” der ve ahırın yolunu tutar.
Nasreddin Hoca’nın komşusu olanlara anlam veremez ama beklemekten başka da çaresi yoktur.
Biraz sonra Hoca ahırın kapısında görünür.“Vallahi komşum, gözlerinle gördün işte, gittim eşeğe sordum.
Hayvan direniyor, gelmek istemiyor. Bana; ‘Sen beni her defasında köylülerin işlerine yolluyorsun da,
neler olduğunu bilmiyorsun. Beni en ağır işlerde çalıştırıyorlar, dövüyorlar; o da yetmiyormuş gibi
bir de sana küfrediyorlar. ’ dedi.” Hoca’nın ne demek istediğini anlayan komşusu;
“Hoca vermeyeceksen açık söyle. Hiç eşek konuşur mu?” deyince Nasreddin Hoca;
“Komşum, eşek her zaman konuşmaz ayda yılda bir konuşur, o da bugüne rastgeldi, eşeğimin gönlü olmadan veremem.” der.

Hayat dediğin uyanıp, kalktığın. Gözlerini açıp, kapadığın.
Bulunca yediğin. Bulamayınca aç kaldığın. Çalışıp, çabaladığın.
Alışıp, sarıldığın. Gördüğün, görmediğin. Duyduğun, duymadığın. Bilip, bilmediğin.
'El kapısında çalışırım' der kimi. 'Büktürdüler genç yaşta belimi.'
'Boş bıraktılar elimi avucumu.', 'Dama atmasınlar aman ha bir de pabucumu?'
Kimi ezer. Kimi ezdirir. Kim, kimi, beğenmez de kaşı, gözü, süzdürür?
Bitmez her gün yenisi istenir. Sakız gibidir çiğnenir. Derler 'Çalışan kazanır.'
Gerek yok der bazı, bazı. Çalmaya hazır nasıl olsa her gün elinde sazı.
Yerinir gören kimi, gölde yüzen ördeği kazı. 'Her gün' der 'yaşar oh ne iyi yazı.'

Hayattan alınır her gün ders. İyi düşünmeli gidiyorsa bir şeyler ters.
Fırtına ol da içinden es. Dikkat et mutluluğuna gölge düşürmesin hırs.
Her gelene he denmez. Hali, keyfi bilinmez. Bilinmeyenden de umut beklenmez.
Halden anlamayandan hal sorulmaz. Gönülsüzden hayır gelmez. Dost edinilmez.
Bilmeliyiz, bildirmeli. Eziyet çektireni de görmeli. 'Ne iştir' diye sormalı.
Eziyet edenin karşısında susmamalı. Halini anlatamayanın haline tercüman olmalı.
Arpamız, buğdayımız. Ekmeğimiz, aşımız. Eğrilmesin sakın her önüne gelene kaşımız.
Ağarmayacak zannetme hiç bir zaman saçımız, başımız. Geçiyor aldanma yaşımız.
Bir bilene sorduk bizler de öğrendik. Döndük yarım kalmış dedik. İyi dinlemedik.
Aldık başımızı kim bilir nerelere, nerelere gittik. Dinlemeyi de bilmeliydik.

02 Mart 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara "