Güven Gürbüz Yazdı ; " NERESİNDEN TUTULSUN. TORBA DEĞİL Kİ BÜZÜLSÜN."

Güven Gürbüz yazdı ;

" NERESİNDEN TUTULSUN.
TORBA DEĞİL Kİ BÜZÜLSÜN."

" Her kafadan bir ses. Biri düz, biri ters. Bildiğin camdan kafes.
İçi görünür, dışı bilinir. Her önüne gelene seslenir. Dillendikçe de dillenir.
Bülbül halt etmiş yanında. Akşamında, sabahında. Bilmem hangi yol kenarında.
Atar. Tutar. Yakalar biçer. Resim yapar duvara asar. Türkü söyler söz atar.
Dinleme dersin el sözünü. Görmez eder gören gözünü. En iyisimi? Yap doğru bildiğini.

Kimdir merak etme boşuna. Adını duysan belki gitmez hoşuna. Sahip çık uçan kuşuna.
Kimini sanma dalda durur. Kanat gerer her gün yolunu bulur. Bakan kimse kendini unutur.
Aldırma git dersin işine. Dikkat et elektrik vardır fişine. Bilmez gibi yapar döner köşesine.
Çıktığın yol, yol olur. Uzar gider bir gün son bulur. Vardır nice insanlar. Boşunamı çene yorar.
Aldırma her söylenene. Kim sahip çıkmaz bil diline. Hoca Nasrettin olsa oturtur yerine.

Elin Ağzı Torba Değilsin ki Büzesin

Günün birinde Nasreddin Hoca ile oğlunun komşu köylerden birine işleri düşer.
Birlikte yola çıkarlar. Yolculuk sırasında Hoca, küçük olduğu için önce oğlunu eşeğe bindirir.

Biraz sonra karşılarına çıkan bir adam, eşek ve üstündeki çocuğu iyice bir süzdükten sonra;
“Hey gidi zamane gençleri hey! Hiç utanmadan kendileri eşeğe binerler, yaşlı, bilgin
babalarını yürütürler!” diye söylenir. Adam, yanlarından geçip giderken oğul da utancından kıpkırmızı olur,
eşekten iner ve babasını bindirir.

Biraz sonra karşılaştıkları adamlar da başlarlar söylenmeye:
“Aman, şuna da bak! Senin yaşın geçmiş, kemiğin kartlaşmış; hem işte geldin, işte gidiyorsun.
Şu taze fidanı eşeğe bindir de yorma zavallıyı!” Bu söz üzerine Hoca Efendi oğlunu da eşeğe bindirir
ve baba oğul eşeğin üstünde yollarına devam ederler.

Bir süre bu şekilde yol aldıktan sonra birkaç kişi daha karşılarına gelir. Bunlar da başlarlar
konuşmaya: “Amma acımasız adamlar var şu dünyada!” “Bu zavallı eşek ikinizi nasıl taşısın?”
Bu söz üzerine Hoca Efendi ve oğlu eşekten inerler.

Eşeği önlerine katarak kırıta kırıta giderlerken karşılaştıkları adamlar da bu duruma karışmadan duramazlar:
“Allah Allah, bu ne budalalık yahu!” “Bak yahu, eşek önlerinde bomboş, hoplaya zıplaya keyifle gidiyor.”

Bütün bunları duyan Hoca, adamlar uzaklaştıktan sonra oğluna der ki: “Bak oğul, adamları gördün işte…
Hiçbirini memnun edemedik… Ne yapalım elin ağzı torba değil ki büzesin.”

Gücün yetmez kime desen. Aklasan, paklasan, yıkasan. Söz geçmez. Durmasan, yazsan, söylesen.
Bıktırırlar insanı ah bilsen. Çok doğru demiş hoca Nasrettin. Elin Ağzı Torba Değil ki büzesin.
İlim irfan bilmeli er kişi. Tutturmak kolay değil her dikişi. Nerden bilelim nerden gelir kumaşı.
Düşünmeli her kim ki bilir işi. Ona göre düzeltmeli yolda gidişi.Her meyva tatlı olmaz, kimi ekşi.
Bir başına yaşanmaz dünya hali. Yaradan vermiş bize konuşmak için dili. Sokmayın araya ikilikli.

Uzun lafın kısası söz ile. Okuyunca fıkrayı geldik dile. Yanan ateşi kim görür dönünce küle.
Çeken bilir yolların halini. Yollarında dili olsa söylese seni, beni. En iyisi korumalı efendiliğini.
Karışma her söze bir dinle. Kimbilir nihayet bulacak seninle. Ne görürsen elinle, dilinle.
Yaz dediler yazdık halleri. Her nere baktıysak gördük çeşitleri. Allıları, güllüleri. Bırak bu işleri.
Dünya halleri bitmez dert, keder. Kafasına takmayan güler geçer. Akıllı olana kim, ne söyler?

21 Mart 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara "