Güven Gürbüz Yazdı: 'Çağıra Çağıra ara, bulurlar bir ara.'

Güven Gürbüz Yazdı ;

Çağıra Çağıra ara, bulurlar bir ara.

Umutsuzluğun kaynağıdır umursuz. Gülüp geçmek gibidir sorunsuz.
Dildeki tutulmadır yorumsuz. Gökteki yıldızlar kadar sayısız.
Karanlığın içerisinde ayrımsız. Beklediğinden fazla kanaatsız.
Mantığındaki şekil düzensiz. Geometrik çizgileri belirsiz.
Sayılarla arası pekde alakasız.Yaşama bakışı, kuşbakışı, enlemsiz, boylamsız.
Haritadaki yeri, düşünene göre yerli, yersiz. Gerek yoktur, çoktur düşünmemiz.
Çokta mutlular hallerinden elemsiz, kedersiz. Kendi içinde sessiz.

Bir tren düdüğüne uyanmak gibi gün ışığına.
Vagonlarında taşınan yükü göremeden koşarcasına.
Göz kapakların kapanırken bakarken ay ışığına.
Kapılardan kapı aralar bir sonraki göreceği rüyalarına.
Sayar tek, tek, kaybettiklerini. Değişmez bir diğerini.
Hepsinin vardır ayrı bir önemi. Söylemelimi?
Aklına gelirken birer, birer, hatırlar eskiyen yıllarını.
Yamalık tutarmı yamasa eskiyen pijamasını.
Karanlık çökünce hayalinden çağırır umduklarını.
Anlatsınlar birer, birer, neden boynunu büktüklerini.

Bulun benim umutlarımı der. Kimler çaldılar?
Hangi duvar dibine gömdüler? Otlar, çayırlar, kaybolup gittiler.
Bekleme boşuna senden yana senden koşanlar.
Kaybettiklerini senden yana arasınlar. Karardamı kalsınlar?
Özgürlüğün resmini çizdiğimiz ah o eski dostlar.
Defterimizin her birisine çizdiğimiz karalamalar.
Ne ara kayboldular? Bizde bizleri bizden bilerek arıyor sananlar.
Hayaller düşler dünyasında uçuştular.
Hoca Nasrettine soranlar. En güzel cevabı kendiliğinden aldılar.
Yanıtın içerisinde neler saklılar?

El Elin Eşeğini Türkü Çağıra Çağıra Arar

Bir gün subaşının eşeği kaybolur. Hoca, birkaç komşusu ile birlikte eşeği aramaya çıkar.
Hoca hem eşeği aramakta hem de türkü söylemektedir. Bu durumu yadırgayan komşularından biri Hoca’ya;
“Hocam, bu nasıl iş, insan kaybolan eşeği böyle türkü söyleyerek mi arar?” diye sorar.
Hoca bu lafın altında kalır mı? “El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar.” der.

Yenik düştü zamana hayallerimiz. Birbirine karıştılar, eskilerimiz, yenilerimiz.
Nerede kaldı bizim yerimiz? Duvar dibinde bir başına çaresiz.
Güneş yakmakta ateşi ile sessiz, sessiz. Terlerimiz akıyor nerede mendilimiz?
Dünyanın her bir yanında mazlumlarımız. Nerede kaldı diye çırpınırken hakkımız, hukukumuz.
Ne ola ki düşüncemiz? Bizimde var elbet derken arayanımız.
Arayanımız olmuş camdan, pencereden bakanımız. Bizimle nedir diye soruyor alakamız.
Kim alır üstüne darlığı bulmuşken varlığı.
En baş köşeye oturturken sağırlığı. Nereden koysun yok ki ağırlığı?

Bir masal gibi gelir anlamayana. Kulak asılmaz sıraladıkça sıralayana.
Yaz tahtasına, as duvarına. Aşk olsun bakıpta görene.
Görmek istediğini görür al sana. Birini oturt, birini koy bu yana.
Varsa sarıl varına, varlığına. Laf söz olurmu hiç sana?
Her nere giderse dünya, sende gidersin o yana.
Yaşamın vadettiklerini bir baksana. Haydan gelir, huya gider, anlasana.
Verimlilik topraktan bakar ekene, biçene.
Yer vermemeli yararsız otuna, tikenine. Sahip çıkmalı üretene, çoğaltana.
Varsa bir yanda eksikliğinden. Arayıp bulmalı, tamamlamalı kendiliğinden.
Gelecek bekleme umursuz kalanlardan.

01 Mayıs 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara