Güven Gürbüz Yazdı : Biliriz bilmesine Söyleme gerisine

Güven Gürbüz Yazdı :

Biliriz bilmesine Söyleme gerisine

Her geçen zaman. Bizlerden birşeyler koparan. Gece, gündüz ile yol alan. Ömrü uğurlayan zaman.
Kimler gördü nerelerden? Hangi sular coştu bu derelerden? Yolu geçen bilir elbette buralardan.
Dervişin fikridir derler derinlerden. Zikri de o'olur elbet tez elden. Duyulur çok uzaklardan.

Bilenler, yaş kemale erenlerden. Görenler dünü bilemeyenlerden. Fikirler nasıl çarpışır birden?
Zordur bazen ayırmak meyvayı dalından. Ceviz misali kabuğundan. Yiyince vazgeçilir mi tadından?

Zahmeti bilen Ahmet. Ahmeti gören Mehmet. Hasan, Hüseyin, devamet. Bizdeki rahmet. İyilikten kısmet.

Yola düşenin hali bir hat. Anlamaz her halden her zat. Yaptığın işte gönül rahat. Gerekmiyor izahat.
Bir ineriz. Bir çıkarız. Yolumuz nereye düşer görürüz. Yol da düşmek istermiyiz? Ama düşüreni biliriz.

Aldırmayın çoktur gülenlerimiz. Eskilerden kalma yenilerimiz. Ömür vefa ederse, daha neleri de görürüz.
Yol kenarına çekiliriz. Kendi kendimize söyleniriz. İçimizdeki sırrımız. Nasrettin Hocayı da biliriz.

Ben Senin Delikanlılığını da Bilirim

Günlerden bir gün Nasreddin Hoca, alışveriş yapmak için şehre gidecektir.
Ahırdan eşeğini çıkarır, evin önüne getirir. Şehirden siparişi olan komşular Hoca’nın başına toplanırlar.
Hoca, eşeğine binmeye çalışır, fakat her çaba boşunadır.
Bir kez daha denemek ister "Ha gayret” deyip bir daha eşeğin üstüne sıçrar
ama bu kez de eşeğin üzerinden öbür tarafına düşüverir.
Komşuları Hoca’nın gayretlerinin bu şekilde bitmesine bir taraftan üzülürler,
bir taraftan da ellerinde olmadan gülmeye başlarlar.
Bu durum karşısında canı iyice sıkılan Hoca komşularına dönerek;
“Yahu komşular, benim delikanlılığımı görmediniz. Ben, bir sıçrayışta değil eşeğe
binmek damın üzerine bile atlardım.” der.
Hoca, böyle der demesine de bir yandan da kendi kendine;
“Hey gidi Hoca, ben senin delikanlılığını da bilirim.” deyiverir.

Gönül meyhanesindeki sarhoş. Ne ekmek ister, ne aş. Bir bakışa bin bakış. Köşende dur da derler yakış.
Biz biliriz bize kim ola ki gardaş. Gönlümüzdekiler bize sırdaş. Ne çok soru sordun derlerse arkadaş.

Yolları yol eyledik yaz kış. Atlet, mintan, bir yarış. Göllerde yüzerken çırpınış. Havada kanat çırpış.
Er meydanında bitmeyen yarış. Akan ter ile yüzümüzde yapış, yapış. Her gün götürür bizden karış, karış.

Ömürden eser yüzdeki kırış, kırış. Dantel gibi ördü hayat geldi kış. Fayda etmez kendimizedir yakarış.
Bir ömürden kalanlar. Yazılacak bitmez bu satırlar. Kime kimden kalır ne miraslar. Bizimkisi atadan.

Boş çuvalın neresinden tutarlar. Ezip, büzüp, bir yerlere sıkıştırırlar. Kördüğüm atar. Çözdürmezler.
Memlekete uzanır yadigarlar. Onlarda tez elden unuturlar. Nice gelinler, kızlar, damatlar. Büyür sülaleler.

Her yazılanı masal sanırlar. Elde avuçta öğütürler. Ateşe de atar birde yakarlar. Kimbilir? Kimler ısınırlar.
Biz yazdık hatıralar. İçimizdeki defter ile rafa kaldırırlar. Rafın ömrü kısa derler. Tez zamanda unuturlar.

31 Ekim 2024

Güven Gürbüz

Şebinkarahisar / Ankara